Monday, May 17, 2010
An Interview with Akram Khan - Radikal - 29.04.2010
Akram Khan: “Yolculuğa çıkabilmeniz için yuvanızın neresi olduğunu bilmeniz gerekir.”
Aylin Kalem
Dans dünyasının önemli isimlerinden Akram Khan, Dans Platform İstanbul’un ilk gösterilerini sunmak için İstanbul’daydı. Çağdaş dans ile klasik Hint dans formu Katak’ı bir arada kullanarak kendine özgü bedensel bir anlatım oluşturan Akram Khan Bangladeş asıllı bir ailenin İngiltere’de doğup büyüyen bir oğlu. Köklerine ve kültürel geleneklerine bağlı kalması için 7 yaşındayken annesi tarafından hikâye anlatımına dayanan Katak dansı ile tanıştırılmış. Katak onun için sadece bir dans türü değil, aynı zamanda kimliğinin temelini oluşturuyor. Aynı bir yuva gibi... Annesinin evindeyken, geleneklere bağlı ailenin iyi evladı olduğunu, kapıdan dışarı çıktığında ise kendini daha İngiliz hissettiğini de itiraf ediyor. Bu ‘arada olma’ hali onun dans çalışmalarının doğasını da belirliyor.
Khan, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde “Gnosis” ve “Sacred Monsters” adlı 2 farklı çalışmasını sergiledi. Ünlü Japon vurmalı çalgı topluluğu Kodo’dan Yoshie Sunahata ile sahneyi paylaştığı “Gnosis”te, Hindu epiği Mahabbarata’nın unutulmuş hikâyelerinden, kör bir kral ile evlendirilen Gandhari’nin kendini gözbağına mahkum ederek verdiği tepkisini doğaçlama dans ve belirlenmiş koreografi ile sunarak izleyicileri büyüledi. Ertesi gün ise gelmiş geçmiş en özel bedene sahip bale sanatçısı Sylvie Guillem ile ortaklaşa oluşturdukları “Sacred Monsters”’da farklı dans eğitiminden gelen iki virtüöz dansçının kendi bedensel eğitimleriyle olan ilişkilerini anlattıkları, sorguladıkları, yabancılaştırarak yapıbozumuna uğrattıkları, ayrıştırdıkları, sentezledikleri ve tüm bu süreci dil, jest ve kimlik katmanlarında da işledikleri bir çalışmaya tanık olduk. Seyirciyle doğrudan kurulan bağ, çağdaş sahneleme yöntemlerine, pek karşılaşmadığımız türden güçlü bir önerme getirdi. Paylaşıma dayalı bu samimi ilişki Akram Khan ile yaptığımız söyleşide de hissediliyordu.
Geleneksel bir dans formu olan Katak’ın çağdaş dans üretiminizde nasıl bir yeri var?
Katak yaptığım herşeyin temelini, gittiğim her yerin başlangıç noktasını oluşturuyor. Çok uzun zamandır Katak yapıyorum ama hala yeterli değil. Katak bana sağlam bir dayanak, yapı ve temel sağlıyor. Yuva gibi. Yolculuğa çıkabilmeniz için yuvanızın neresi olduğunu bilmeniz gerekir. Katak yaptığım her çalışmada döneceğim yuvam. Her hareketimde Katak’ın varlığını hissediyorum. Onunla bağım duygusal, psikolojik, fiziksel... Köklerimi oluşturuyor.
Çağdaş dans ve Katak arasında bir paralellik var mı?
Katak, 7 Hint dansı formundan gündelik harekete en yakın olanı. Bir yandan bilimsel ve matematiksel bir yapısı var, bir yandan da benim şu andaki konuşma halim kadar doğal. Katak hikâye anlatmaya dair bir dans türü. Hikâye anlatıcılarının kendilerine özgü bir biçimde hikâyelerini aktarmalarına dayanıyor. Bu yüzden oldukça organik. Çağdaş dans eğitimi almaya başladığımda Alexander Tekniği, Release Tekniği ve daha sonra da Graham Tekniği çalıştım. Release Tekniği’nin de, insan hareketiyle olan ilişkisi diğerlerine göre çok daha organik. Örneğin bale gibi bedeni yeniden şekillendirmek üzere zorlayan bir teknik değil. Balede insan bedeninin doğal ayakta duruşuna aykırı bir durum söz konusu, oysa Katak’ta sadece ayakta duruşta bile normal bir şekilde mi duruyorum yoksa Katak dansının bir parçası mı anlaşılmayabiliyor. Katak’ın klasik bir dans formu olmasına rağmen gündelik hareketle doğrudan bir ilişkisi var. Bu yüzden bu klasik dans formu kendini bedende değil sunuş biçiminde gösteriyor.
Dansınızda el jestlerini bolca kullanıyorsunuz. Çağdaş dansta bununla pek karşılaşmıyoruz. Bu size göre dansınızda tamamlayıcı bir öğe mi?
Tüm Hint dansı formlarında kodlanmış el jestlerini kullanıyoruz.Çağdaş dansta el jestleri kullanılmıyor. Katak’ta enerji merkezden tüm bedeni kaplayarak parmak uçlarından mekâna yayılıyor. Çağdaş dansta ise enerji merkezde odaklanıyor. Enerjinin dışarı çıkabilmesi için pencerelere ihtiyaç var. Eller çocukluğumdan beri benim için büyük önem teşkil etti.Çocukluğumda hikâyeler ellerle anlatılıyordu. Bu yüzden has bir çağdaş dans yaptığım söylenemez, ellerim her zaman çağdaş dansa göre fazla aktif.
Ayaklarınız da...
Evet tabii. Bu da Katak’ın başka bir yönü. Hint klasik dansında müzik, dans ve tiyatro birdir. Dansçı aynı zamanda müzisyen ve aynı zamanda oyuncudur. Dansçının sadece dans etmesi Batılı bir düşüncedir.Katak’ta dansçı bir yandan hikâyeyi anlatır bir yandan da ayaklarıyla müzik yapar. Üçü bir yerdedir.
Başka sanatçılarla işbiriğine girdiğiniz projeler var: Sidi Larbi Cherkaoui, Juliette Binoche, Anish Kapoor ve şimdi Sylvie Guillem... Bu sanatçılarda sizi çeken nedir?
Onların ne yaptıkları ve hangi seviyede yaptıkları çok önemli tabii, ama yeterli değil. Kendime şu soruyu soruyorum: Bu çalışma beni ve onları başka bir yere taşıyor mu? Eğer bu gerçekleşiyorsa o zaman birlikte çalışmak beni büyülüyor. Sylvie ile böyle oldu. Sylvie’de klasik eğitim almış bir beden ve son derece çağdaş bir zihin var. Çok cesur ve devrimci. Risk barındırsa da çalışmasında yeni yerlere gitmekten korkmuyor. Ben de çalışmalarımda tanımadığım yerlere gitmiyorsam sanatçı olarak geliştiğimi düşünmüyorum. Gelişmek için bende olmayan şeylere sahip sanatçılarla çalışmak istiyorum. Örneğin görsel sanatçı Anish Kapoor ile sadece vakit geçirmekle bile çok şey öğrendim. Bedene, mimariye, ışığa bakışım değişti. Benden çok daha iyi olan sanatçılarla çalışmaya bayılıyorum.
Yaratım sürecinde sizi en zorlayan şey nedir?
Bir çok şey var. Sanırım en zoru oluşturduğum malzemeleri ve sahneleri çıkarmak zorunda olmam. Bunların benim için işlediğini düşünsem ve onlara bağlanmış olsam da, dışarıdan bir göz için esere hizmet etmiyorsa bırakmam gerekiyor. Bu yüzden mutlaka bir dramaturg ile çalışıyorum. Dansta çok karşılaşılan bir durum değil, biliyorum. Ama çalışmalarım hikâye anlatma temeline dayanıyor ve beden sözden daha net anlatabiliyor.Kimi zaman işin içinde olduğumdan dışarıdan ilk kez izleyen biri için nasıl göründüğünü kavramam zor olabiliyor.
“Gnosis”’te Sufi geleneğini de kullandınız.
Sadece bir öğesini. Katak’ta hem Hindu hem de İslami öğeler var. Tüm dinlerin birbirine bağlı olduğunu düşünüyorum. Hint dansı bir eğlence formu değil, ruhani bir formdur. Onu egzotik kılan Batılı bakıştır. Katak yaptığımda stüdyo benim için bir tapınaktır, çağdaş dans yaptığımda ise stüdyo bilimsel bir laboratuara dönüşür. Dansımda kutsal ile bilimsel bir aradadır. Asya’da dikey olana müthiş bir bağlılık vardır. Batı’da ise yataylık öndedir. Dikey olan bize, bizden çok daha büyük bir gücün varlığını, büyük bir resimde sadece küçük bir parça olduğumuzu hatırlatır.