Sunday, April 29, 2007

"Güneşli Pazartesi" - Radikal - 10.04.07




Erkeklerin dünyasına dair bir ‘fiziksel tiyatro’ çalışması.



Şafak Uysal ve Bedirhan Dehmen Güneşli Pazartesi’de klişeleşmiş dostluk ilişkilerini fiziksel eylemlerle sorguluyorlar.



Aylin Kalem



Garajistanbul çağdaş sahne alanına taze alternatifler sunmaya devam ediyor. Beden-ek kapsamında Mart ayında iki kez sergilenen Güneşli Pazartesi Şafak Uysal ve Bedirhan Dehmen’in “fiziksel tiyatro” olarak tanımladıkları ortak bir çalışması. Çeşitli dans biçimlerinden beslenen bu oyun iki erkek arasındaki dostluğu sosyo-kültürel bir kılıf üzerinden anlatıyor. Her erkeğin çocukluktan yetişkinliğe dek arkadaşlar arasında yaptığı fiziksel eylemleri sahneye taşıyan bu ikili, çağdaş şehir yaşantısında bir yandan bu eylemleri Baudrillard’ın deyimiyle ‘kopyaların kopyaları’ hallerinde sunarken bir yandan da gerçek ve özgün ilişki biçimleri yine de var olabilir mi sorusunu soruyor.



Oyun somut olarak bir vapur seferi sırasında geçiyor. Banklarıyla, pencereleriyle sahnede bir vapur dekoru kurulmuş. Pencerelere yansıtılan gerçek bir seferden çekilmiş boğaz kıyıları görüntüleri ise bizi gerçek bir yolculuğa dahil ediyor.



Nispeten çizgisel bir anlatımla tasarlanan oyun klasik bir giriş-gelişme-sonuç yapısı üzerine kurulu. Videodan aktarılan evden çıkış, trafik ve iskeleye varma görüntülerinden sonra, vapur yolculuğu boyunca gitgide büyüyen fiziksel aksiyonlarla resmedilen sataşma, yarışma, güreşme, cinsellik paylaşımları ve birlikte alem yapmaktan, tezahürata dönüşen naralara, askerlik deneyimlerine uzanan biçilmiş ilişki hallerini izliyoruz. Ardından, ilişkiyi zedeleyen birbirini satma eylemiyle oyun en yüksek noktaya çıkıyor ve yine güvenin kurulmasıyla sorunun çözülmesi, birlikte eğlenme, dostluğun yaşanmışlıklarla pekişmesi ve rahatlamayla son buluyor.



Bu imge zenginliği metaforik ve gerçekçi anlatımlara yayılıyor. Baştaki iletişimsizlik teması sigara dumanı metaforuyla işleniyor. Birinin sigara dumanını üfleyerek dokunma hamlelerinde bulunduğu diğeri, her seferinde duman ona ulaşamadan -farkındasızlık içinde- yerini değiştirerek dumanın boşlukta süzülmesine neden oluyor. Sanki söylenecek sözler bir türlü yerini bulamıyor, ilişki kurma çabaları karşılıksız kalıyor. Böyle bir metaforu Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nde sergilenen A Sort Of adlı yapıtından da tanıdığımız İsveçli koreograf Mats Ek 1995 yapımı Smoke adlı ünlü çalışmasında anlatının tam da odak yerinde kullanmıştı. Bir dans filmi olan Smoke’ta duman dansçıların kıyafetlerinden, saçlarından çıkarak birbirlerine söylemek istedikleri sözler olarak imgelenmişti. Güneşli Pazartesi’de ise sigara başlı başına oyunu kuran bir unsur olarak duruyor. Özellikle sanki buraya ait bir sosyalleşme göstergesi gibi duran, her eylem ve duygu sonrası, keyiflenince, dertlenince, kazanınca, korkunca ya da rahatlayınca yakılan sigaralar iki kişi arasındaki ilişki biçimlerini çerçeveliyor. Yaşanmışlığın ardından yakılan sigara ise en yoğun ve gerçekçi haliyle oyuna son noktayı koyuyor.



Sahnenin sağ arkasında yer alan camekan bölmede geçen aksiyonlar ise nispeten dolaysız ve gerçekçi bir anlatım sergiliyor. İki erkek arasında klişeleşmiş, kılıf giydirilmiş dostluk biçimlerinin dışında katışıksız, dolaysız ilişki kurma ihtimalini hatırlatıyor. Duyguların temsil-dışı biçimlerini arayan ürkek, acemi, kararsız, çekingen ve kırılgan tavırlar sergileniyor. Vapurdaki banklar ve sorgu odası niteliğinde parlak ışıkla aydınlanmış bu bölme dışarı ve içeriyi, sosyal bağlamda yapılandırılmış kabul gören ilişki biçimlerini ve bireysel, özgün ve samimi ilişki hallerini temsil ediyor. Bu bölmede olup bitenler oyunun genelinde çok az bir yer tutuyor. Bildik dostluk hallerinin gülünç ve saçma imgeleri çok daha baskın, dolayısıyla görünmeyen, özel olan ilişki ihtimallerini düşünmek biz seyircilere kalıyor.



Güneşli Pazartesi yer yer tempo ve ritm çeşitliliği gereksinimini hissettirse de genelinde zevkle izlenebilecek net, çocuksu ve sımsıcak bir çalışma. 9 ve 10 Nisan’da garajistanbul’da yineleniyor.


No comments: